Mustafa küçük, yüreği büyüktü. Hep bizimle gezer, bizimle oynardı. Çabuk büyümek istiyordu belliki. Kawgalara bizimle gelir, hiç korkmazdı. Dedimya; Mustafa küçük, yüreği büyüktü.
Gireceğim sınaw için İstanbul'a giderken Bedriye Teyze ile beraber bize eşlik edeceklerini öğrendiğimde çok sewinmiştim. Tabi Mustafa da...
Yol boyunca annesinin kucağında oturdu Mustafa. Kondüktör geldiğinde herkes biletleri uzattı, O dudaklarını. Alt dudağı üsttekini aşmış, gözünü kırpmadan camdan dışarıyı izliyordu. Üzgündü, bileti yoktu. Üzgündü; büyük değildi. Otobüsede bilet atamadı. Yüzündeki ekşi ifadeyle, annesinin elinden tutup bindi otobüse.
Sabah wapura binerken sewindi Mustafa. Sınawda çikolata yemek yerine, Mustafa'nın büyümesini istemiştim çünkü. Dört bilet aldım biri O'na.
Hiç oturmadı, içi içine sığmıyordu. Artık O da büyümüştü. Gözlerini dikmiş elinde tuttuğu bileti izliyordu. Ta ki, an gelip bileti elinden kaçırıncaya kadar. Wapurun arka tarafına uçmaya başlayan biletini yakalamak için koştu. O koşuyor, bilet kaçıyordu. Sonuna gelmişti wapurun. Gözleri doldu. Büyüdüğünün wesikasıydı mawi sulara doğru süzülen. Sahip olmalıydı ona. Henüz yeni kawuşmuşken, wazgeçemezdi "büyük"lüğünden. Wazgeçmedi de...
Girmedim sınawa. Onuda görmedim bir daha. Dedim ya; Mustafa küçük, yüreği büyüktü...